• Anasayfa
  • HAKKINDA
  • İLETİŞİM

Sosyal Yazılar

~ Laugh as much as you breathe and love as long as you live. Nefes aldığın sürece gül ve yaşadığın sürece sev/aşık ol.

Sosyal Yazılar

Monthly Archives: Haziran 2014

Bir deistin ağzından ilginç tespitler

28 Cumartesi Haz 2014

Posted by dean in Hayatın içinden

≈ Yorum bırakın

Etiketler

deist, deizm, deizm nedir?

Kılavuzu kutsal kitaplar değil, yalnızca vicdanıdır.

deist, sorgulayan insandır. diktaları, dogmaları, emirleri, yasakları sorgular. ve bunu 30 undan sonra yapmaz. doğduğundan itibaren sorguladığı şeyler vardır. mantığına uymayan şeyleri asla kabul etmez. hani diyorsunuz ya, dinde seçim yoktur, yasak vardır, ya uyarsın ya da dinden çıkarsın diye. hah, bir deist bunu kabul etmez ki zaten kabul etmediği için de herhangi bir dinin mensubu olmamayı tercih eder.

bu kadar şeyi sorgulayan deist, elbetteki dinlerde kadın ve erkeğin konumunu da sorgulamıştır. kadınlar duygusal yaratılışlı olduklarından ötürü, kadına boşanma hakkı vermeyi tasvip etmeyen, dini nikah kıyılırken, nikah şahidi olarak 1 erkeğe karşın 2 kadının şahitliğini kabul eden bir dini kabul edemez. ha ama yanlış anlaşılmasın, kadının erkeğe, erkeğin kadına olan üstünlüklerini de çok iyi bilir, ancak ona göre, insani anlamda kadın ve erkek eşittir.

deizm, metafizik sistemler gibidir. her deistin kendi hayatına dair oluşturduğu bir düşünüş ve yaşam şekli vardır. bir deist, ahlaki ve etik kurallar için, bir kutsal kitaba inanma ve onun emirlerini yerine getirme ihtiyacı duymaz. onun kılavuzu kutsal kitap değil, vicdanıdır. hırsızlık yapmamak, başkalarının olana göz koymamak, yalan söylememek, riyakar olmamak, dürüst olmak gibi vicdanen zaten yapılması ya da yapılmaması gerekenleri, dogmalara ve emir/yasaklara göre yaşamaz.

deist, ikiyüzlü olmamayı tercih eder vicdani anlamda. sevgilisiyle evlenmeden seks yapar, alkol içer, sigara içer, dövme yaptırır, piercing yaptırır ama en azından bunları yaparken, bunları kesin olarak reddeden ve yasaklayan din ya da dinlere inanıyorum demez, diyemez. çünkü ne demiştik ? dinlerde esneklik yoktur, kati emirler vardır, ya uyarsın, ya reddeder dinden çıkarsın.

deist, sizin düşündüğünüz kadar boş bir zeka da değildir. evrendeki muazzam işleyişin, bütün mükemmelliklerin ve dengenin de farkındadır. hatta inanır mısınız, bir deist, evrende kişinin yaptığı iyi ya da kötü herhangi bir şeyin, bir gün mutlaka kendisinin karşısına çıkacağına da inanıyor olabilir.

deist, kader kavramına inanmaz. yaptığı iyi ya da kötü her şeyin sorumluluğunun kendine ait olduğunun farkındadır. zekasının ve bilincinin ve dahi nefsinin farkındadır. o, başına iyi şeyler geldiğinde, ”ben yaptım!” diye böbürlenerek, kötü şeyler yaşadığında ise bunun müsebbibini başka şeylerde aramaz. kaderci değil, mücadelecidir.

deist, çoğu zaman hümanisttir. insana, insan olduğu için değer verir. insanları, renklerine, dillerine, cinsiyetlerine, cinsel yönelimlerine, coğrafyalarına vb. bir sürü etkenlere göre yargılamaz, yargılayamaz. zira bunların, bir tercih olmadığını yeterince sorgulayacak ve öğrenecek kadar vicdana ve akla sahiptir. dolayısıyla ayrımcılığa, ayrımcılığın her türlüsüne ve ayrımcılığı meşru kılan her türlü dine ve kutsal kitaba da inanmaz, inanamaz.

bilinçli bir deist, okuyarak öğrenir. sadece herhangi bir dinin kitabını değil, bir çok dinin kutsal kitabını okumuş, birbirleriyle karşılaştırmıştır zaten genç dönemlerinde. hatta tasavvuf da okumuştur belki. sürekli alay konusu olan bu sözde bilinçsiz kişi, doğar doğmaz ”ben deistim” diyecek kadar keskin ve önyargılı değildir. zaten böyle bir tabiata sahip olacak olsaydı, en baştan dogma ve dikteleri kabul eder, sorgulama ihtiyacı duymazdı. bir deist, yaşama ve canlılara karşı, keskin fikirlere ve ön yargılara sahip olamaz, olmak istemez zira.

neye inanıp neye inanmadığından emin olan, ne istediğini, ne beklediğini bilen ve kendini bilen bir deist, diğer hiç bir inanç ve düşünce sistemlerini de, kendi inancından bir önceki ya da kendi inancından bir sonraki inanç şekli olarak da gruplandırmaz. uzun uzun sorgulamalar ve düşüncelerden sonra deizm’e varan ve gönül rahatlığıyla ben deistim diyen bir kişi de kolay kolay herhangi bir dine inanmaz ya da agnostik, ateist vb. olmaz. bir inançlının, bir agnostiğin ya da bir ateistin de 25inden sonra kolay kolay deist olamayacağını da düşünüyor olabilir. inançlar ve düşünce sistemleriyle ilgili keskin yargıları olmamakla beraber, esnekliği de meşru kılmayı bilir.

deist, her dilden ve her şekilde dua etmeyi de bilir. kiliseye, camiye ve havraya da gidebilir. bir dine inanıyor olmaması, deist kişinin tabiatla/doğayla/güçle/tanrıyla konuşmayacağı, iletişim kurmayacağı anlamına da gelmez.

deist, inançları yol problemlerine benzetendir. her yolun sonunun aynı yere çıktığına ancak yalnızca gidiş yollarının farklı olabileceğine inanır. bu yollardan herhangi birini kesin olarak kabul ya da ret etmemekle beraber, her gün başka bir yol tercih eder. ulaşacağı yer nereyse, kendi düşüncesi ve vicdanı doğrultusunda gideceği yolu seçer.

Reklamlar
  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • E-posta
  • Yazdır

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Ateizm ve benzeri inançlar

28 Cumartesi Haz 2014

Posted by dean in Hayatın içinden

≈ 1 Yorum

Etiketler

agnostisizm, ateizm, ateizm ve benzeri inançlar, deizm, panenteizm, panteizm, tanrıtanımazcılık

ATEİZM

Ateist nedir?

Ateist, tanrı veya tanrıların varlığını hayal ürünü bulan kişi veya kişilerdir. Ateizm sanıldığı gibi bir inanç değildir. Çoğu zaman yanlış ifade edildiği şekli ile (tanrıtanımaz kelimesinde olduğu gibi) tanrıyı inkar eden kişi değildir. Çünkü “inkar” varolan bir şeyin reddedilmesi anlamı taşır, oysa ki ateistlere göre tanrı varolmadığı için onun “inkar edilmesi” de yanlış bir terminolojik kullanım olacaktır.

Ateistler; bazen “tanrıtanımaz” kelimesiyle anılsalar da, bu isimlendirme var olan bir tanrıyı reddetme fikrine atıfta bulunduğu için ateistler tarafından kabul görmez. Ateizm inanç koşullanmalarını, hayali yaratıkları ve olayları reddeder. Ateist bakış açısıyla tanrının yanı sıra tüm metafizik inançlar ve tüm ruhani varlıklar da reddedilir.

Ateizm nedir?

Ateizm, tüm tanrılara ve ruhsal varlıklara olan metafizik inançları reddeden ve var olan gerçekliği inanç yoluyla açıklamayı kabul etmeyen bir felsefi düşünce akımı.

Kelime anlamında da belirtildiği üzere; Ateizm, din ile ilgili bir kavram değil, tanrı ile ilgili bir kavramdır. Dinlerin varlığı, dinlerin tanımının ne olduğu, dinlerin iyi mi yoksa kötü mü olduğu ateizmin konusu ve tartışma alanı dışındadır. Ateizm, her tür metafiziği reddettiği için, kendini metafizik öğeler üzerinden temellendiren bazı dinlerin metafizik boyutlarını da reddeder. Yani bu, özellikle dinlere karşı sergilenen bir duruş değil, genel olarak tüm metafizik inanışlara karşı bir duruştur.

Ateizm sıklıkla “dinsizlik” ile özdeşleştirilse de, Budizm gibi bazı Uzakdoğu dinlerinde de ‘yaratıcı’ anlamında bir tanrının varlığına rastlanılmaz. Bu yönüyle de Ateizm ile dinsizlik birebir örtüşmez. deist akımlara bakıldığında da, tanrıya inancın olduğu ancak dinlerin kabul edilmediği görülür.

Ateizm, anti-teizm yani teizm karşıtı demek değildir ve bir “tepkisellik” anlamı içermez, zira metafizik öğelerin “var olmadığını” savunmak için metafizik öğelerin “var olması” gerekmez. Ateizm, yalnızca bir “durum” ifadesidir. Sadece tanrı veya tanrıların ve metafizik öğelerin var olmadığını söyler.

Ateizm; yaratıcı ve müdaheleci bir Tanrıyı kabul eden teizmden, yaratıcı ancak müdahaleci olmayan bir tanrıyı kabul eden deizmden, tanrının evrenin kendisi olduğunu savunan panteizmden ve tanrının hem evrenin kendisi hem de evrenin ötesinde (aşkın) olduğunu savunan panenteizmden; ayrıca, tanrının varlığı ve yokluğu konusundaki soruları “cevapsız” veya “cevaplandırılamaz” diyerek cevapsız bırakan agnostizmden; tanrıyı, “kesin olarak” reddetmesiyle ayrılır.

Günümüzde, dünya nüfusunun % 2.3’ü kendini ateist, %11.9’u teist olmayan (non-theist) olarak tanımlamaktadır. Bu oran Rusya’da %48’in üzerine çıkmakta, Japonya’da ise %64 ila %65 arasında seyretmektedir. Avrupa Birliğinde oran, %6 ile İtalya ve %85 ile İsveç arasında değişkenlik göstermektedir. 2006 Yılı istatistiklerine göre ise Türkiye’de oran %2,5-%3 arasındadır.

Neden ateist olunur?

Ateist olmak için çeşitli sebepler olabilir. Ateizm Tanrı’ya olan inancın yokluğu demek olduğundan, Tanrı kavramıyla karşılaşmamış olmak bile teorik olarak ateist olarak nitelendirilmek için bir sebep olabilir. Fakat kendilerini ateist olarak nitelendiren insanlar genellikle bu konuda kafa yorup araştırma yapmış ve bilinçli bir şekilde Tanrı kavramına inanmamayı seçmiş kişilerdir. Dünyaya kızgın olduğu için veya Tanrı’dan nefret ettiği için ateist olmak ise sanılanın aksine çoğu ateist için geçerli değildir. Bu tür sebepler Tanrı konusunda kafa yorup araştırma yapmak için birer motivasyon kaynağı olabilirken, iddia edilenin aksine, Tanrı kavramının reddi için kullanılan sebepler değillerdir. Nitekim bir ateist dinin dünyaya zarar verdiğini düşündüğü için çevresindeki din figürlerinden ve dinsel düşünceyi temsil eden kavram ve kişilerden hoşlanmıyor olabilir. Fakat bir insan varlığına inanmadığı bir şeyden nefret edemez.

Ateizm evreni açıklmaya çalışan bir felsefi akım mıdır?

Ateizm dünyayı açıklama iddiasında olan bir dünya görüşü ya da bir felsefi akım değildir. Ateizm eğer bir felsefeyse, teizmin reddine odaklanmış bir eleştiri felsefesidir. Ateistler dünyayı açıklama ile ilgili konularda birbirlerinden farklı görüşlere sahip olabilirler. Bir Tibet rahibi, bir Marksist, bir üniversite profesörü veya dünyadaki pek çok sırrı uzaylılarla açıklayan “yeni çağ” inanç sistemlerinden birine mensup bir kişi dünyanın açıklaması ile ilgili pek çok noktada birbirlerinden çok farklı, hatta belki taban tabana zıt düşüncelere sahip olabilirken, pekala da “ateizm” noktasında birleşiyor olabilirler. Dolayısıyla ateizmin ortak bir dünya açıklaması, değerler sistemi, ahlak felsefesi veya Tanrı konusu hariç diğer felsefi konulara ilişkin ortak bir dünya görüşü yoktur.

Ateist ahlak var mıdır?

İyi ve kötüyü ayırt edebilmek için Tanrı inancının gerekli olduğu fikri de ateistlere göre geçersiz bir önyargıdır. İyi ve kötünün tespitinde dinler ve Tanrı fikri haricinde herhangi bir prensibe dayanan her ahlak felsefesi “ateist” kabul edilebilir (teistik olmayan anlamında) ve bu tür pek çok örnek bulunmaktadır. Hatta teizmin dünyada genel olarak ateizmden daha fazla ahlaksızlığa sebep olduğu fikri ateistler arasında yaygındır.

Ateistlerin sayısı çok mudur?

Kendilerini ateist olarak tanımlayan insanların sayısı günümüzün modern toplumunda bile toplam nüfusa oranla çok küçük olmasına rağmen, Tanrı kavramının alışılmış şekline inanmayan fakat konunun bilimsel ve felsefi boyutuyla meşgul olmak için yeterince zamanı, motivasyonu ya da sebebi olmayan kişiler hesaba katıldığında, “teist olmayan” kesimin sayısı oldukça önemli oranlara ulaşabilmektedir.

Ateizm kelimesi nereden gelmektedir?

Ateizm kelimesinin kökleri Eski Yunanca’ya dayanır.

“Atheos” (theos), Yunanca “tanrı” demek olup başındaki “a” ön takısı ile olumsuzluk belirtir.

Yani Ateizm, “din” ile ilgili bir kavram değil, doğrudan Tanrı ile ilgili bir kavramdır.

Tanrı kelimesini Türkçe’deki “sız/siz” olumsuzluk eki ile olumsuzlanması Ateizm’in ifade ettiği anlamı vermez. Bu, “tanrı-sız” yani “tanrısı olmayan” anlamını verir. Ateizm’in ifade ettiği anlam: “tanrının veya tanrıların var olmayışı”‘dır. Yani, “var oluş ile ilgili” bir olumsuzlama söz konusudur.

İngilizce’ye de Fransızca’dan gelen “athéisme” kelimesinin uyarlanışı “atheism” olarak 1587 civarında bu dile girmiş, Türkçe’ye de çok daha sonraları benzer şekilde uyarlanarak “ateizm” olarak alınmıştır.

Ateizm ile ilgili sözcükler de 1587’den hemen sonra türemiştir. Deist 1621’de, Teist 1662’de, Teizm 1678’de, Deizm ise 1682’de ortaya çıkmıştır. Deizm, ilk olarak bugünün Teizm’i yerine kullanılsa da daha sonraları ayrı bir felsefi terim olarak kalıcılığını korumuştur.

Karen Armstrong, “16., 17. ve 18. yüzyıllar boyunca “ateist” sözcüğü polemiklerde küfür olarak kullanıldı. Kimse kendine ateist demeyi aklının ucundan geçirmezdi.” demiştir. Ateizm, bireysel inanç durumunu ifade etmek için ilk defa 18. yüzyıl Avrupa’sında tek tanrılı İbrahimi dinlere inanmayışı ifade etmek için kullanılmıştır. Bu sözcüğün Tanrı’ya inanmayışı ifade etmesi için 20. yüzyıla gelinmesi beklenecekti.

Ateizm’in tarihçesi

Ateizmin kökeni ilk dinlerin ve onların ortaya koyduğu tanrı düşüncesinin ortaya çıkışına kadar uzanır. Antik Çağ’da Yunan maddeciliğinin temsilcileri Demokritos ve Epikuros ateizmin en ünlü temsilcisidir. Orta Çağ’a gelindiğinde kilise ve ruhbanlığın dayattığı gericilikten ötürü hemen hiç kimse dinlerle çelişen düşüncelerini açıkça ortaya koyamamıştır. 18.yy burjuvaaydınlanma çağında dine karşı tepkileri koyan düşünürler olduysa da, ateizm en parlak dönemini 19-20.yy da Feuerbach, Marx, Engels, Lenin, Troçki ve diğer bütün diyalektik maddeci filozoflar ile yaşamıştır.

Erken dönem hint inancı

Hinduizm’in teist bir inanç olmasına karşın ateist bir ekole erken dönemlerde rastlanmaktadır. MÖ 6. Yüzyılda Hindistan’da ortaya çıkmış, gayet maddeci ve teizme karşı bir ekol olan Carvaka, büyük bir ihtimalle Hindistan tarihinin en ateist ekolünü oluşturmuştur. Hint felsefesinin bu bölümü, heterodoks olarak Hinduizm’in diğer altı Ortodoks ekolü ile beraber dikkate alınmamıştır. Ama Hinduizm’in maddeci hareketi açısından kayda değer bir ekoldür.

Hindistan’da Tanrı’nın kabul edilmeyişi Jainizm ve Budizm’de de görülmektedir.

Antik Yunan

Batı dünyası ateizminin Sokrates öncesi dönemden kök alan kendi öz geçmişi vardır. Fakat bu, Aydınlanma dönemine kadar farklı bir tarzda ortaya çıkmadı. MÖ 5. yüzyılda yaşamış olan Diagoras, mistizmi ve inancı güçlü bir şekilde irdelediği bilinen ilk ateisttir. Critias’ın görüşü, dinin insanlar tarafından yaratıldığı ve insanları korkutarak onlara belirli kurallar dayatan birsistem olduğudur. Demokritos gibi maddeciler ise evreni ruhani ve mistik kavramlar olmadan saf maddeci yöntemlerle açıklamaya çalışmışlardır. Sokrates öncesi dönemde ateist görüşlere sahip olan diğer filozoflar arasında muhtemelen Prodikos ve Protagoras da vardı. MÖ 3. yüzyılda yaşamış olan Teodorus ve Straton da Tanrı’nın varlığına inanmayan filozoflardı.

Sokrates, mevcut tanrıları sorgulamaya ilham verdiği gerekçesi ile suçlanmıştır. O, ruhlara inanan bir insan olarak tam manasıyla ateist olamayacağını ifade etse de idama mahkum olmaktan kurtulamamıştır.

Euhemerus’a göre tanrılar sadece kutsallaştırılmış hükümdarlar, fetihçiler ve geçmişin kurucularıdır. Onların dinleri ve mezhepleri, yok olmuş krallıkların devam eden politik yapılarıdır.

Yine bir maddeci olan Epikuros, ölümden sonraki hayatın varlığı ve bireysel kutsiyetler içeren pek çok dinsel doktrinde fikir yürütmüştür. Ona göre ruh tamamen maddesel ve ölümlüdür. Epikurosçuluk, tanrıların yokluğunu iddia etmese de var olmaları halinde insanlıkla alakasız olacaklarını ifade eder.

Romalı şair Lukretyus da tanrıların olması halinde bunların insanlıkla alakasız olacaklarını ve doğal yaşama kesinlikle müdahil olmayacaklarını söylemiştir. Bu yüzden insanlığın doğaüstü varlıklardan korkmamaları gerektiğini belirtir. Kozmos, atom, ruh, ölümlülük ve din gibi konulardaki Epikurosçu görüşlerini De rerum natura (Varlıkların Doğası Üzerine)adlı eserinde dile getirerek Epikuros’un felsefesini Roma’da tanıtmıştır.

“Ateist”in anlamı antik yunan boyunca değişiklik göstermiştir. Erken dönem hristiyanları, kendi tanrılarına inanmadıkları için paganlar tarafından ateist olarak yaftalanmıştır hatta Roma İmparatorluğu döneminde, Roma tanrılarını reddettikleri için idam edilmişlerdir. Hristiyanlığın Roma tarafından kabul edildiği 381 yılından sonra ise yeni egemen dine aykırı olanlar suç işlemiş sayılmıştır.

Rönesans

Ateizm, orta çağ Avrupa’sında çok nadir görülen bir görüştü. O dönemde metafizik, din ve teoloji egemen olan akımlardı. Ama bu dönemde dahi heterodoks anlayıştan farklı olarak şekillenen, doğa, yücelik, Tanrı’nın erdemi gibi konularda farklı görüşler vardı. Johannes Scotus Eriugena, David of Dinant, Amalric of Bena ve Brethren of the Free Spirit gibi gruplar, hristiyanlığa panteist bir bakış açısı katıyordu.

Modern Dönem

Rönesans ve Reform dönemleri, dini coşku içerisinde bir dirilmeye tanık olmuştur. Yeni dini kurallar, popüler dini düşkünlükler ve yükselen sade Protestan kurallarını benimseyen Kalvinizm gibi tarikatların oluşması bunun ispatıdır.

Hristiyanlığı sorgulamanın yaygınlaşmasının arttığı dönem 17. ve 18. yüzyıllar oldu. Bu konuda Fransa ve İngiltere başı çeken iki ülke oldu. 17. yüzyılın sonlarına doğru pek çok deist hristiyanlıkla dalga geçerken ateizme tepeden bakıyorlardı. Deist fikirlerinden arınarak ateist olan ilk kişi, bilindiği kadarıyla 18. yüzyılın başlarında yaşamış olan bir Fransız papaz, Jean Meslier’dir. Türkçe’ye Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle çevirilen “Sağ Duyu” isimli kitabın yazarı olan Meslier, baron d’Holbach ve Jacques-André Naigeon gibi ateist düşünürlerden etkilenmiştir.

Fransız İhtilali, ateizmi kapalı salon sohbetlerinden halkın içerisine taşımıştır. Devrim, pek çok din adamını ve özellikle de ruhban sınıfı Fransa’dan kovmuştur.

Napoleon döneminde, Fransız halkının laikleşmesi kurumlaştırıldığı gibi devrimin İtalya’nın kuzeyine ihracı da gerçekleşti. 19. yüzyılda pek çok ateist ve din karşıtı felsefeye sahip düşünür, bütün güçlerini siyasi ve toplumsal devrime adadılar. Onların bu çabaları 1848 devrimlerini kolaylaştırdı ve yükselen uluslar arası sosyalist harekete öncülük etti.

19. yüzyılın ikinci yarısında pek çok ünlü Alman filozof tanrısal olguları reddetti. Ludwig Feuerbach, Arthur Schopenhauer, Karl Marx, Friedrich Engels ve Friedrich Nietzsche bunların başlıcalarıydı.

20. yüzyılda ateizm kendini daha çok pratik ateizm olarak sahneledi. Bu dönemde ateizm; varoluşçuluk, nesnelcilik, seküler hümanizm, nihilizm, pozitivizm, Marksizm, feminizm ve genellikle bilimsel ve ulusalcı hareketlerde yer edindi.

20. yüzyılda ateizm, Marks ve Engels’in çalışmalarıyla kendine politik arenada da yer buldu.

1966’da Time dergisinin “Tanrı Öldü mü?” sorusu, Dünya’nın yarıya yakınının “dinsiz” bir yönetim altında bulunduğunu ortaya çıkardı. Ertesi yıl, Arnavutluk’un sosyalist lideri Enver Hoca, ülkesinin tüm dini kurumlara kapatıldığını söyleyerek resmi düzeyde ilk ateist devleti ilan etmiş oldu.

Ateizm’in çeşitleri

Ateizm, tarih boyunca çok çeşitli şekillerde sınıflandırılmıştır. negatif ve pozitif ateizm, ateizmin güçlülüğü ile alakalıyken, esas ayrım ateizmin teorikliği ve pratikliği arasındadır. Teorik ateizmin dallarının her birinin kendine göre mantıksal ya da felsefi dayanakları varken, pratik ateizmin belli başlı dayanakları yoktur. Pratik ateizmde genel bir ilgisizlik ve Tanrı fikri konusunda bilgisizlik görülür.

1- Negatif ve pozitif ateizm: George H. Smith’in sınıflandırmasına göre ateizmin “negatif ateizm” ( ya da “zayıf ateizm”) ve “pozitif ateizm” (ya da “güçlü ateizm”) olarak iki çeşidi vardır. Pozitif ateizm ise, Tanrı’nın varolmasını mümkün görmez. (Bunu, Tanrı kavramının geçerli bir şekilde tanımlanmadığı, içinde çelişkiler taşıdığı veya absürd olduğu, vs. gibi gerekçelere dayanarak yapar). Negatif ateizmde bir iddia yoktur, sadece bir ret vardır. Pozitif ateizmde ise hem bir ret, hem de bir karşıt iddia vardır. Pozitif ateistin yaklaşımı ise, “Tanrı’nın varolması mümkün değildir” şeklindedir. İkisi de sonuçta Tanrı kavramını reddetmek noktasında birleştiğinden, ateizm başlığı altında tanımlanırken ikisinin ortak noktası olan “Tanrı’ya olan inançsızlık” kullanılır. Çünkü bu inançsızlığın sebebi ne olursa olsun, ister delil yetersizliği, ister Tanrı kavramının anlamsızlığı veya absürdlüğü, isterse Tanrı kavramıyla hiç karşılaşmamış olmak olsun, hepsinin ortak noktası kişide Tanrı inancının varolmamasıdır.

2- Pratik ateizm: Bu görüşe göre Tanrı’nın varlığı ret edilmiyor ama ona önemsiz ve gereksiz bir yer veriliyor. Pratik Ateizm’de, Tanrı ne bu dünyaya müdahale eder ne hayata herhangi bir amaç katar ne de her gün sizi etkiler.

3- Teorik ateizm: Teorik ateizm, teizmin karşısına net olarak tez koyabilen ateizm çeşididir. Bu tezler ontolojik, epistemolojik, psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve mantıksal olabilir.

4- Epistemolojik ve ontolojik tezler: Epistemolojik ateizm, insanların Tanrı’nın varlığını bilemeyeceğini ya da varlığına karar veremeyeceğini iddia eder. Epistemolojik ateizm, temelini pek çok çeşidi olan agnostisizmden alır.

5- Metafiziksel tezler: Metafiziksel ateizm, gerçekliğin homojen ve parçalanamaz olduğunu savunan monizm üzerinde şekillenir. Fizik dışı tüm varlıkları net bir şekilde reddeder. Metafiziksel ateizm; panteizm, panenteizm ve deizmi de kapsar.

6- Psikolojik, sosyolojik ve ekonomik tezler: Ludwig Feuerbach ve Sigmund Freud gibi bazı düşünürler Tanrı’nın, duygusal ve felsefi ihtiyaçlar yüzünden insan tarafından yaratıldığını savunur. Bu, aynı zamanda pek çok Budistin de ortak görüşüdür. Karl Marks ve Friedrich Engels, Feuerbach’tan etkilenerek Tanrı’yı egemen sınıflar tarafından, emekçi halkı ezmek için kullanılan sosyal bir araç olarak görmüşlerdir. Mikhail Bakunin’e göre Tanrı fikri, insandaki adalet isteğini ortadan kaldırır ve insan özgürlüğü önündeki ciddi bir engeldir. Voltaire’in “Eğer Tanrı olmasaydı, onu yaratmak gerekirdi.” sözüne karşılık “Eğer Tanrı olsaydı onu devirmek gerekirdi.” demiştir.

7- Mantıksal tezler: Mükemmeliyet, adalet, merhamet, her şeyi bilen, her şeyi yapabilen, ululuk, fiziksel olmayış gibi noktalarda teizme eleştirel yanıtlar getiren ateizm çeşididir.

Ateist’likte tanrının varlığına karşı çıkılan noktalar

Tanrı fikrine karşı çıkışta, ateizmin yeterli görmediği kanıtlar daha da çoğaltılmakla beraber 7 temel başlık altında irdelenebilir.

1- İlk neden: Teist fikirde öne sürülen “ilk neden” savına ateistler, bu ilk neden fikrinin Tanrı’ya uygulanmıyor oluşundan ötürü karşı çıkmaktadır. Bu hususta tüm ateistler arasında görüş birliği söz konusudur. Teistler ise, Tanrı’nın “ilk neden” olduğu için Tanrı olduğunu, Tanrı’nın da nedenini düşünmenin kısır döngüye neden olacağından mantıksız olduğunu savunur.

2- Düzen: Evrenin düzenli ve uyumlu olduğu fikrine ateistler birkaç noktada karşı çıkmaktadırlar. Bunlardan ilki, kaotik evrende düzenli alt parçacıkların olabileceği fikridir. İkincisi, herhangi bir düzenin kesin olarak zeka gerektirdiği görüşünün dayanak açısından yetersizliğidir.

3- Ahlaksal savlar ve adalet fikri: Tanrı olmazsa ahlak veya adalet olmayacağı savına ise ateistler, bunun sadece insanca bir temenni olduğu ve bir varlığın ispatı için herhangi bir delil niteliği taşımadığı gerekçesi ile karşı çıkmaktadırlar.

4- Sonsuzluk: Sonsuzluk fikrini insanın kavrayamaması ile sonsuzluğu kavrayabilen bir varlığın var olması arasında nedensel bir ilişki göremeyen ateistler, bu iddianın hiçbir şekilde kanıt içermediğini savunmaktadırlar.

5- Her şey mümkün olanın en iyisidir: Doğadaki ahenk ve uyum konusundaki teist iddiası konusunda ateistlerin görüşü tamamen doğal seçilimle ilintilidir. Uyumlu olmayanın elenmesi ilkesine dayanan bu olay sonucunda ortaya son derece uyumlu bir yapı çıkmaktadır. Bu olgudan yararlanan ateistler, teistleri “insan burnunun gözlük takmak için yaratıldığı” örneğiyle de eleştirirler.

6- Mantıksal ve Ontolojik kanıtlar: Mantıksal akıl yürütmelerle Tanrı’nın varlığını ispatlama çabaları olarak özetleyebileceğimiz bu maddenin en bilinen örneği Descartes’in tanrı kanıtıdır. Bu kanıt, Tanrı’yı düşünüyorsak demek ki o vardır, olmayan bir şeyi düşünemeyiz temeline dayanır. Ateistler bu iddiaya pek çok kurgusal kahramanla karşılık vermektedirler. Kanatlı at pegasusu, boynuzlu at unicornu ya da noel Baba’yı da aklımızda canlandırmamıza rağmen gerçek hayatta karşılıklarının olmadığını ifade ederler.

İmam gazali’nin ateistlik ilgili görüşü

“Ya varsa” ile özetlenebilecek bu iddiaya göre inanan insanın kaybedecek bir şeyi yoktur, ancak inanmayan insan sonsuz hayatı kaybedeceği gibi cehennem azabı ile karşılaşacaktır. Bu fikir, ateistler arasında “tüccar mantığı” olarak değerlendirilmektedir. Ateistlere göre, bir şeyin var olması ile değil de bu işten çıkar sağlamaya odaklanan politik anlayışların felsefi açıdan herhangi bir değeri yoktur.

Teizm nedir?

Teizm, her şeyden önce bir tanrı veya tanrıların var olduğu kabulünün üzerine kurulmuş bir düşünce yapısıdır. Teist görüşte, tanrı veya tanrılar yaratılmamışlardır, olmuş ve olacak her şeyi bilirler, sonsuz kudrete sahiptirler, zaman ve mekandan bağımsızdırlar, bilinen şeyler ile benzerlikleri yoktur. Teizmde çoğunlukla tanrı veya tanrıların evrenin işleyişine müdahale ettikleri inancı hakimdir.Klasik teizm, anılan özelliklere sahip tanrı veya tanrıları kabul ederek her şeyi bu referans noktasından hareket ile açıklamaya çalışır.

Deizm nedir?

Deizm düşüncesine göre de evren üstün, yüce bir varlık tarafından yaratılmıştır. Deizm’de, teizmin aksine, tanrının evrenin işleyişine müdahale etmediği fikri hakimdir.

Dinlerin reddi

Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet’in en önemli ortak noktası ve en temel özelliği mutlak bir tanrıya olan inançtır. Her üç dinde de tanrının evreni yoktan var ettiği ve tüm yaratıklarının üzerinde mutlak hakimiyeti olduğu inancı vardır. Tanrının yaratıklarından olan insan ise yaratıcısına mutlak bağımlıdır, günahkardır ve hayatı, ancak tanrısının buyruklarını sorgusuz yerine getirdiği sürece bir anlam kazanabilir. Ateizmin çok çeşidi olmakla birlikte tüm kolları böylesi bir inanışı reddeder.

Ateizm tanrının yanı sıra tüm “ruhani varlıkları” da reddeder. Ruhani varlıklar dini sistemlerin temel direklerini meydana getirdiği için buradan ateizmin tüm dinleri de reddettiği sonucu çıkar. Yani ateizm, Yahudi geleneğinden gelen dinlerin yanı sıra Dinka ve Nuer gibi Afrika dinlerinin de, Roma ve Yunan medeniyetlerinin antropomorfik tanrılarının da, Hinduizm ve Budizmin ruhani kavramlarının da reddidir.

Bununla birlikte çok geniş, tarihi, kültürel, bilimsel ve felsefi temelleri olan ateizmi sadece “tanrının ve dinlerin reddi” olarak tanımlamak yetersiz bir açıklama olur. Örneğin; Ateizm, Tanrı inancı ile temellendirilmiş bir “iktidar” anlayışını da reddeder. Ancak burada Ateizm’in reddettiği; salt iktidar değil, iktidarın Tanrı inancı üzerine temellendirilmesidir. Bu durum, Ateizm’in tanımının anarşizm olarak yapılmasını mümkün kılmayacağı gibi; Ateizm’in tanımını “tanrılara ve ruhsal varlıklara olan metafizik inançların reddedilmesi”nden alıp “dinlere inanmamak” şeklinde tanımlanmasını da mümkün kılmaz. Ateizm, doğrudan din veya siyasi iktidar ile ilgili değil, Tanrı ve metafizik ile ilgili bir kavramdır.

Sözlükte “ateist” ne demek?

1. Tanrıtanımaz

Ateist kelimesinin ingilizcesi

adj. atheistical, atheistic, pertaining to the belief that God does not exist
n. atheist, disbeliever
Köken: Fransızca

DEİZM

Deizm nedir?

Toplumlarda çok çeşitli inanç şekilleri ortaya çıkmıştır bu inanç şekillerinden biride deizm’dir. Deizm; 17. ve 18. yüzyılda ortaya çıkmış tüm dinleri reddeden Tanrı’yı sadece bir ilk neden olarak kabul eden yani tanrının varlığına inanan inanç felsefesi şeklidirdeizm

Semavi dinlerde yani Musevilik, Hıristiyanlık, islam gibi dinlerde insanın, önceden evrim geçirmeksizin yaratıldığına inanılır. Bu inanış deizmde yoktur. Deistler genelde doğaüstü olayları (kehanet veyahutta mucizeler), yaradanın dinlerle olan bağını, kutsal metinleri ve ortaya çıkmış tüm dinleri reddederler.

Bunun yerine; deistler doğru dini inanışların insan mantığında ve doğal Dünya’nın kanunlarında görmeyi tercih ederler. Bu doğrultuda da; varolan tek bir tanrının ya da üstün varlığı kabul ederler.

Deizm’in kabul etmediği öğeler nelerdir?

1- tanrı tarafından ilan edilmiş veyahutta yazıldığı iddia edilen kitaplara sahip olan dinlerin reddi.

2- İncil’in Tanrı’nın sözü olduğunun reddi.

3- Mucizelerin ve kehanetlerin reddi.

4- Dini bilinmez öğelerin reddi.

5- İncil’deki yaratılış hikayesinin ve insanların doğuşta günahkar olduklarının reddi.

6- Hristiyanlığın reddi.

Deizm’in kabul ettiği öğeler nelerdir?

1- Tanrı vardır ve kainatı yaratmıştır.

2- Tanrı insanların mantıksal davranmasını ister.

3- İnsanların ruhları ölümden sonra hala vardır, bu doğrultuda ölümden sonra yaşam da vardır.

4- Yaşam sonrasında, Tanrı iyi davranışlarımızı ödüllendirecek, kötü davranışlarımızı cezalandıracaktır.

Deizm’in dayandığı temel nedir?

Akıla ve doğaya. Evrene bakınca bir düzen görürüz ve bu düzen bizi bir tanrı ya da tasarımcı inancına götürür.

Deizm tanru inancını kabul ediyorsa deizm ile Dinlerin arasında ne fark vardır?

Deizm doğaya ve akla dayanır, vahiye dayanmaz. Diğer tüm dinler vahiye ya da kutsal kitaplara dayalıdırlar. Deizmde bir rahibe papaza ya da imama gerek yoktur. Deizm de ihtiyaç olan tek şey kendi sağduyumuz ve düşünme becerimizdir.

Deistler dua ederler mi?

Sadece şükür ve teşekkür için dua edebilirler, tanrıya dikte etmezler. Dua için belli bir yer ve zaman, belirli bir vücut duruşları yoktur.

AGNOSTİSİZM

Agnostisizm, bilinmezcilik ya da bilinemezcilik; Teolojik anlamda Tanrı’nın varlığının ya da yokluğunun, bilimsel olarak daevrenin nereden türediğinin bilinmediğini veya bilinemeyeceğini ileri süren felsefi bir akımdır. Bu akımın takipçilerine agnostik veyabilinemezci denir. Agnostisizmin iki türü vardır. Zayıf agnostisizme göre hiç kimsenin Tanrı hakkında bir bilgisi yoktur; ancak bu belki bilinebilir; güçlü agnostisizme göre ise Tanrı hiçbir şekilde bilinemez. Agnostisizm genel olarak olaylara kuşkucu yaklaşır, kuşkucu sorular sorar ve yanıtları kuşku ile bulmaya çalışır. Agnostik sözcüğünü ilk olarak İngiliz biyolog Thomas Henry Huxley 1869 yılında kullanmıştır. Buna rağmen daha erken düşünür ve yazarların da bu düşünceye sahip olduğu bilinir. Örneğin Eski Yunan düşünürProtagoras da agnostik olarak anılır.

PANTEİZM

Panteizm ya da Tümtanrıcılık, (Doğatanrıcılık ya da Kamutanrıcılık) her şeyi kapsayan içkin bir Tanrı  veya evrenin ya dadoğanın Tanrı ile aynı olduğu görüşüdür. Panteistler kişisel ya da antropomorfik bir Tanrıya inanmazlar.

Panteizm genellikle monizm ile ilişkili bir kavramdır. Panteizmde, her şey Tanrı’nın bir parçası olarak kabul edilir, Tanrı her şeydir ve her şey Tanrı’dır. Tanrı doğada, nesnelerde, insan dünyasında vardır.

Panteizm 17. yüzyıl filozofu olan Baruch Spinoza çalışmalarına dayalı bir teoloji ve felsefe olarak modern çağda popüler oldu.Monizm Spinoza’nın felsefesinin temel bir parçasıdır. Panteizm terimi ölümünden sonrasına kadar icat edilmemesine rağmen, Spinoza en ünlü savunucusu olarak kabul edilir.

PANENTEİZM

Panenteizm ya da Kamusaltanrıcılık, panteizmde olduğu gibi evrenin kendisinin Tanrı olduğunu, panteizmden farklı olarak ilk devindirici olan tanrının evren ve tüm varlıkları özünden yarattığı ve evrene aşkın, evrenin bilincinde mutlak ve değişmez bir varlık olarak egemen olduğu inancıdır. Panteizmde her şey Tanrı’dır. Panenteizmde ise, her şey Tanrı’dan sudur etmiştir (oluşmuştur). Ruhun tek amacı, oluştuğu Tanrı’ya dönmektir. Bunun da yolu tek evrensel yasa olan evrim (tekâmül)’den geçmektir. Somut anlamda tanrının bütünleştiği evrenin ve varlıkların, evrim ile diyalektik olarak değiştiği ve geliştiği, gelişimini tamamladıktan sonra dönüşün yine ezeli ve ebedi olan tanrıya olacağı bu geri dönüşte tekamülünü tamamlayan ruhların da tanrıya kavuşacağına inanılır. Panenteizme göre tanrı, hem değişmeyen (mutlak), hem de değişen (göreli) dir. Hem zamanın içinde, hem dışında; hem sonlu, hem de sonsuzdur. Aynı zamanda hem tikel, hem tümel; hem neden, hem sonuçtur.

Platon – Yeni Platoncular – Hegel – Muhyiddin İbn Arabi – Bruno – Whitehead – Spinoza – Hartshorne – Hallac-ı Mansur – Mevlana’nın fikirlerinden destek alır.

 

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • E-posta
  • Yazdır

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Bayraklar ve marşlar

25 Çarşamba Haz 2014

Posted by dean in Hayatın içinden

≈ Yorum bırakın

Etiketler

bayraklar ve marşlar, national anthems, world flags

Hazır Dünya Kupası da başlamışken dünya ülkelerinin bayrakları ve marşlarının detaylarına ineyim dedim.

Ülkelerin bayrakları hakkında her türlü bilgi için;

http://www.worldflags101.com/a/albania-flag.aspx

Ülkelerin marşları hakkında her türlü bilgi ve marşları dinlemek için;

http://www.nationalanthems.info/

 

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • E-posta
  • Yazdır

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Tarihten günümüze icatlar ve buluşlar

24 Salı Haz 2014

Posted by dean in Hayatın içinden

≈ Yorum bırakın

Etiketler

buluşlar kronolojisi, icatlar kronolojisi, keşifler tarihçesi

1900’lü yıllarda önceki yüzyıllara göre ne kadar çok buluş ve icat yapıldı diye çıktığım yolda insanlığın başlangıcından bugüne hepsini listeleyim dedim. Bu araştırmanın sonunda 19.y.y (1800’lü yıllar) ile 20 y.y.(1900’lü yıllar) arasında buluş sayısı olarak pek bir fark olmadığını farkettim ama 20 y.y.’daki buluşların nicelik olarak çok daha fazla hayatımızda yer alan ve önem olarak önde gelen buluşlar olduğunu gördüm. Buyrun size icat ve buluşların kronolojisi:

(İnsanlığın başlangıcı)- İnsanlar tarafından, kesin olarak ne zaman icat edildiği belli olmayan bıçak, tarihin ilk dönemlerinden başlayarak silah olarak kullanım için yapıldığı aşikardır. Teknolojinin gelişmesi ile son derece mükemmel bıçak şekilleri yapılmaktadır. Lazer teknolojisi ile bilenmiş olan bıçakların yıllarca körelmeden iş gördüğü bilinmektedir.

M. Ö. 10000- Paleolitik zamanlardan beri insanlar tarafından kullanılan kaşıkların atası deniz kabuklarıdır. Kaşığın Latince ve Yunanca’ daki karşılığı “spiral şekilli sümüklüböceği kabuğu” anlamına gelen “cochlea” kelimesinden türetilmiştir. Günümüzdeki formunu, M. S. 1. Yüzyılda Romalılar vermiştir.

M. Ö. 4241- Mısırlılar ilk hassas takvimi yaptılar.

M.Ö. 3500- Tekerlek ilk olarak ne zaman ve nerede ortaya çıkmıştır; kimse bunu bilmemektedir. Fakat M.Ö. 3500 yıllarında Mezopotamya’ da çömlekçiler tarafından yük taşımakta kullanıldığına inanılmaktadır.

M.Ö. 3200- Ulaşımda kullanılan en eski tekerlek, M.Ö. 3200 yıllarına ait bir Mezopotamya resminde görülmektedir. Tekerlekle ulaşım, 15. yüzyılın sonlarına kadar Amerika’ da bilinmemektedir.

M. Ö. 3200- Sümerler, yazıyı kullanan ilk millettir.

M. Ö. 3000- Mısırda Hiyeroglif yazı bulundu.

M. Ö. 3000- Babilde ilk hesap toplama makinası kullanıldı.

M.Ö. 2000- İlk şemsiyenin, 4000 yıl önce Mısır, Asya, Yunanistan ve Çin’ de eşzamanlı olarak kullanılmış olduğunu tarihi dokümanlar göstermektedir.

M. Ö. 1300- Suriyede Ugaritde ilk alfabe kullanılmıştır.

M. Ö. 700- İlk para , Lidya’ da(Türkiye’ de) mal alımlarında kullanıldı. Altın ya da gümüş, en çok kullanılan para hammaddeleriydi. M.Ö. 700 yılına gelene kadar insanların ekonomik ilişkilerinde kullandıkları en yaygın metot “barter” yani değişim sistemiydi. Buğday almak isteyen, yerine eşit miktarda pirinç kullanabiliyordu. Günümüzde ise para kullanımı, yavaş yavaş yerini dijital ortamdaki paralara yani kredi kartlarına bırakmaktadır.

M. Ö. (700- 601)- Tarihteki ilkmadeni para(sikke) basımı M.Ö. 7. Yüzyılda Anadolu’ da Lidyalılar tarafından gerçekleştirildi.

M.Ö. (500-401)- 5. yüzyılda Archytas of Terentum, vidayı icat etti. İlk vidalar tahtadan yapılmakta ve zeytinyağı ile preslenmekteydi. Metal vidalar ise ilk olarak 15. yüzyılda Ege’nin iki yakasında karşımıza çıkmaktadır.

M.Ö.(300- 201)- Arşimet tornavidayı icat etti. Arşimet tornavidanın mucidi olarak bilinmesine rağmen onun yapmış olduğu tornavida bugünkünden oldukça farklıydı; daha sonraları icadını daha da geliştirip tarihin ilk hidrolik tornavidasını üretmiştir.

M. Ö. 118- Çinliler, deri para kullanmaya başladılar.(i)

M. Ö. 10- Romada Mimar Vitruvius tarafından ilk cisimleri kaldırmak için vinç tasarlanmıştır.

(1- 100)- M. S. 1. Yüzyılda, Romalılar döneminde, kaşıkların günümüzdeki formuna geçilmiştir.

100- Çinliler, MS 100 yılında Pusulayı,  icat etti. Manyetik bir ortamda serbest bırakılan bir objenin kuzeye yöneleceği prensibinden hareketle pusulanın keşfi gerçekleşti.

400- Kağıdın icadıyla paralel kullanılan mürekkep, Çinliler tarafından bulunup geliştirildi. MS 400’ de yaklaşık olarak bugün kullandığımız halini aldı. Renk pigmentleri veya boyar maddelerin sıvıda çözündürülmesiyle elde edilen mürekkebin ilk dönemlerdeki hammaddesi ise yanmış çam odunu, kuzu yağı, eşek derisi jölesi ve miskti.

(601- 700)- Çatalı ilk kullananların Yunanlılar olduğu sanılmaktadır. Çatalın yemek masalarındaki kullanımı MS 7. yüzyılda Ortadoğu’ daki zengin ve itibarlı ailelerde görülmektedir. 13. yüzyılda Bizanslılar’ a onlardan da İtalyanlar’ a geçmiştir. Fransa da ise “gösterişe kaçıyor ” diye kabulü yavaş olmuştur. Çatal, 1600’ lerin ortalarından itibaren tekrar itibar kazanmış, kraliyet ailesi ve zengin sofralarının vazgeçilmez lüksü olmuştur. Günümüzde ise hepimizin vazgeçilmez ihtiyacıdır.

(650- 750)- Hazini, 6- 7. Yüzyılda yerçekimi ve terazilerle ilgili izahlarda bulunan bilgindir.

(739- 805)- İbni Fazıl, 12 asır önce ilk kağıt fabrikasını kuran vezirdir.(s)

(?- 815)- Maşallah, meşhur İslam astronomlarındandır. Usturlapla ilgili ilk eseri veren bilgindir.

(776- 869)- Cahiz, zooloji ilminin öncülerinden olup; hayvan gübresinden amonyak elde eden ilk bilgindir.

(780-  850)- Harizmi, ilk cebir kitabını yazan ve batıya cebir öğreten kişidir. Adı algoritmaya isim olurken, rakamları Avrupa’ ya öğreten kişi olarak tanınır.

(785- 886)- Ebu Maşer, med-cezir olayı(gel-git)nı ilk keşfeden bilgindir.

(?- 888)- İbni Firnas, Wright kardeşlerden 1000 sene önce, uçak yapıp uçmayı gerçekleştiren alimdir.

(801- 900)- Fergani, 9. yüzyılda ekliptik meyli ilk defa tesbit eden astronomi alimidir.

(801- 900)- 9. yüzyılda, Beni Musa Kardeşler tarafından matematiksel, küp ve zeka oyunları icat edilmiştir. Beni Musa Kardeşler bu tarz bilimsel içerikli çalışmaların önde gelenleri arasında yer alan üç kardeştir.(is)

(801- 900)- Hasan Bin Musa, dünyanın çevresini ölçen, üç kardeşten biridir.

(801- 900)- Muhammed Bin Musa, 9. Yüzyılda dünyanın çevresini ölçen 3 kardeşten biridir. Matematikçi ve astronomdur.

(801- 900)- 9. yüzyılda yaşamış olan Cabir İbn-i Hayyanın …….kimya biliminin kurucusu olduğu ve kendine ait bir laboratuarda yaptığı kimyasal çalışmalar ve deneyler gözler önüne seriliyor.

(801- 900)- 9. Yüzyılda yaşamış olan Gökbilimci Abdurrahman El Sufi, galaksimizin dışında bir galaksi olduğunu ilk keşfeden bilgindir.

Okumaya devam et →

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • E-posta
  • Yazdır

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

En İyi Gerilim romanı yazarları

20 Cuma Haz 2014

Posted by dean in Hayatın içinden

≈ Yorum bırakın

Etiketler

dan brown, dean r.koontz, gerilim romanı yazarları, jean christophe grange

1. Fransız yazar Jean-Christophe Grangé 15 Temmuz 1961’de Paris’te doğdu. Serbest gazeteci olarak çeşitli haber ajansları ve gazeteler için çalıştı.

Leyleklerin Uçuşu adlı ilk romanı 1994’te yayımlandı. Bu kitap Fransa’da 450.000 adet sattı ve sekiz bölümlük bir TV dizisi haline getirildi.

Yazarın ikinci eseri Türkiye baskısını Şubat 2001’de yapan ve 20 dile çevrilen Kızıl Nehirler’di. Roman beyazperdeye taşındığında yönetmen koltuğunda Mathieu Kassovitz, başrollerde ise Jean Reno ve Vincent Cassel yer aldı.

Grangé’ın üçüncü romanı Taş Meclisi, Eylül 2000’de piyasaya çıktı ve Fransa’da kısa sürede 150.000 adet sattı. Türkiye’de Ağustos2001’de yayımlandı. 2006 yılında Stéphane Cabel ve Guillaume Nicloux tarafından senaryolaştırılan kitap, Guillaume Nicloux yönetiminde sinemaya uyarlandı. Filmin oyuncu kadrosunda Monica Bellucci, Catherine Deneuve, Moritz Bleibtreu, Sami Bouajila, Elsa Zylberstein,Nicolas Thau, Tubtchine Bayaertu, Laurent Grévill gibi güçlü isimler yer aldı.

2001 yılında vizyonda yer bulan Vidocq filminin senaryosunu Pitof ile birlikte yazdı.

2003 yılında Kurtlar İmparatorluğu’nu yayımladı. Eser 2005 yılında Chris Nohan’ın yönetmenliğinde beyazperdeye aktarıldı. Kurtlar İmparatorluğu’nda Jean Reno’nun yanı sıra Emre Kınay da yer aldı. Kitabın Türkiye baskısı Temmuz 2003’te yapıldı.

Grangé’ın bir yıl gibi kısa bir sürede kaleme aldığı Siyah Kan ise Mayıs 2005’te yaptığı ilk baskısı ile raflardaki yerini aldı.

Yazarın 2007 yılında yayımlanan eseri Şeytan Yemini Türkiye’de ilk baskısını Ağustos 2007’de yaptı.

Sonraki kitabı Koloni, Ağustos 2009’da Türkiye’de satışa çıktı.

Bir sonraki kitabı Ölü Ruhlar Ormanı, 2010 yılında Türk okuyucularıyla buluştu.

2011 yılında çıkan ve Türkiye’de de 2012 yazında satışa çıkmış olan Le Passager(Sisle Gelen Yolcu)isimli eserdir.

Yazarın son kitabı Kaïken (2012) yılında çıkmış ve Kaïken ismiyle 2013 yılında Türk okurlarla buluşmuştur.

Bunların yanı sıra yazarın Zener’in Laneti isimli bir çizgi roman çalışması da bulunmaktadır.

Eserleri

  • Le Vol des cigognes (1994)
    • Türkçe Çevirisi: Leyleklerin Uçuşu (2002)
  • Les Rivières pourpres (1998)
    • Türkçe Çevirisi: Kızıl Nehirler (2001)
  • Le Concile de Pierre (2000)
    • Türkçe Çevirisi: Taş Meclisi (2001)
  • L’Empire des loups (2003)
    • Türkçe Çevirisi: Kurtlar İmparatorluğu (2003)
  • La Ligne noire (2004)
    • Türkçe Çevirisi: Siyah Kan (2005)
  • Le Serment des limbes (2007)
    • Türkçe Çevirisi: Şeytan Yemini (2007)
  • Miserere (2009)
    • Türkçe Çevirisi: Koloni (2009)
  • La Forêt des Mânes (2010)
    • Türkçe Çevirisi: Ölü Ruhlar Ormanı (2010)
  • Le Passager (2011)
    • Türkçe Çevirisi: Sisle Gelen Yolcu (2012)
  • Kaïken (2012)
    • Türkçe Çevirisi: Kaiken (2013)

Son kitaplarına doğru “tekrar” ve “tahmin edilebilirlik” katsayısının artmış olmasından dolayı eski tadı bulamadığım yazar. Yeni başlayanlar için “kesinlikle okuyun” diyeceğim kitapları, Leyleklerin Uçuşu, Kızıl Nehirler, Taş Meclisi, Kurtlar İmparatorluğu, Şeytan Yemini, Koloni…

2. Dan Brown, 22 Haziran 1964 doğumlu ABD’li yazar.

Amherst Koleji ve Philips Exeter Akademisi’nden mezun olduktan sonra bir süre eğitim gördüğü bu okullarda İngilizce öğretmenliği yaptı. Şifre çözme ve gizli hükümet örgütlerine duyduğu ilgi, 1996’da ilk romanı Dijital Kale’nin ortaya çıkmasını sağladı.

Roman, yayımlanmasından hemen sonra Dan Brown bir anda elektronik kitap listelerinde 1 numaraya yükseldi. Amerika Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nı (NSA) konu alan roman sivil halkın mahremiyeti ile ulusal güvenlik arasındaki ince çizgiyi irdeliyordu.

Başkanlık Ödülü’nü kazanmış bir matematik profesörü ile ilahiyat müzisyeni bir annenin oğlu olan Dan Brown, bilim ve din gibi paradoksal felsefelerin egemen olduğu bir ortamda büyüdü. Bu birbirini tamamlayıcı görüşlerden aldığı esinle ünlü romanı Melekler ve Şeytanlar’ı 2000 yılında yazdı. Bu yapıt da bir İsviçre fizik laboratuarı ile Vatikan kenti arasında geçen, bilim ve din odaklı bir gerilim romanıdır.

Yazar 2001’de yazdığı tekno-gerilim türündeki ikinci romanın İhanet Noktası’nda da politikada ahlak, güvenlik ve gizli teknoloji konularını işledi.

Dan Brown, büyükbabasının da mason olduğunu pek çok programda açıklamıştır. Evlerinde garip önlükler ve beyaz eldivenler bulduğunu söylemiştir. Kayıp Sembol adlı romanını da bu yüzden yazdığı düşünülmektedir. Kitabın konusu da masonluktur.

Ayrıca, 2003 yılında çıkardığı ve tüm dünyada satış rekorları kıran Da Vinci Şifresi kitabının da yazarıdır. Da Vinci Şifresi ve Melekler ve Şeytanlar kitaplarının filmi de çekilmiştir.

Sanat tarihçisi ve ressam olan eşi de araştırmalarına yardım etmekte ve eserlerine fon sağlamaktadır.

Romanlar

  • Dijital Kale (1998)
  • İhanet Noktası (2001)

Robert Langdon Serisi

  • Melekler ve Şeytanlar(2000)
  • Da Vinci Şifresi(2003)
  • Kayıp Sembol(2009)
  • Cehennem(2013)

Bütün kitaplarını tavsiye ediyorum. Kayıp Sembol ve Cehennem, ilk iki Robert Langdon serisinin tadını vermese de yine de vasatın üstünde. Dijital Kale ve İhanet Noktası ise gerçekten ayrıcalıklı sürükleyici romanlar.

3. Dean R. Koontz

bence… thriller dendiginde ikonlasmis birkac yazardan biri. cagdaslari olan stephen king ve clive barker’dan temel farkinin, kurgusunu yaparken daha mantikli neden sonuc iliskileri kurma kaygisi tasimasi oldugu soylenebilir. kurgularinda, ana konunun civarinda cok dolanmaz. anlatmak istedigini net bir sekilde anlatir. bazen pek tatmin edici olmasa da anlatilarini sonuclandirma konusunda daha uretkendir. ne clive barker gibi kontrolsuz bir hayal gucu ne de stephen king gibi konunun ozunden kopmaya meyilli daginik bir anlati sekli izler. yaraticilik konusunda geride kalsa da kolay takip edilir stiliyle one cikar. eger yeterli ise (ki bana yetiyor), hosca vakit gecirttirir ama kalici etki birakmaz. sabun kopugu yazarlarin iyilerindendir. okunmasi tavsiye edilir mi? edilir.

O kadar üretken bir yazardır ve çok kitap yazmıştır ki hepsini buraya toplayamadım, ama bana göre top 10 dean koontz kitabı:

1-nöbet, the watchers
2-maske, the mask
3-hiç birşeyden korkma, fear nothing
4-kükreyen mağara, the house of thunder
5-istila, the taking
6-yanlış hafıza, false memory
7-korku yuvası, intensity (şu meşhur haute tension)
8-gecenin sesi, the voice of the night
9-vampirin öpücüğü, the bad place
10- soğuk ışıkla randevu, winter moon

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • E-posta
  • Yazdır

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Mutluluk üzerine kitaplar

05 Perşembe Haz 2014

Posted by dean in Hayatın içinden

≈ Yorum bırakın

Etiketler

mutluluk üzerine çeşitlemeler, mutluluk üzerine kitaplar, mutluluk hakkında kitaplar, mutluluk projesi, mutluluk sanatı, mutluluk varsayımı, mutluluğa övgü

Milletçe zor ve aynı zamanda eşsiz bir yaz geçiriyoruz. Bu zamanlarda mutlu olmayı ve bol bol gülmeyi de unutmamak gerek. Mizah seviyemizdeki artış gülmemize hayli yardım etti, ediyor ve fakat bu size çok yardım edemiyorsa, daha fazlasını istiyorsanız mutluluk üzerine yazılmış kitapları okumanızı tavsiye ederim. Nedir bu mutluluk, neden hep kısa sürüyormuş gibi geliyor diye kafa yorarken birkaç kitap buldum. Bu yaz diğer kitaplarımdan vakit kaldığı sürece birkaç tane okumayı planlıyorum. Hem plajda okunabilecek kadar rahat olduklarını düşünüyorum hem de gerekli!

Daniel Gilbert – Mutluluk Üzerine Çeşitlemeler

 - Mutluluk Üzerine Çeşitlemeler

Mutluluk hakkında bu zamana kadar yazılmış en iyi kitaplar arasında yer alan Mutluluk Üzerine Çeşitlemeler’in yazarının bir de “Neden Kötü Kararlar Veriyoruz?” başlıklı TED konuşması var ki onu da izlemenizi tavsiye ederim. Kitap mutluluğu engelleyen birçok şeyi  daha rahat görmemizi ve üstesinden gelmemizi sağlayabiliyormuş. Uzun süren bilimsel araştırmalar sonucu yazılan kitabı okuması da hayli rahatmış.

http://www.pandora.com.tr/urun/mutluluk-uzerine-cesitlemeler/175298

Dalai Lama – Mutluluk Sanatı

Mutluluk SanatıSöz konusu mutluluk olunca her şeyi bilime bırakmamak gerekiyor. Dalai Lama, yıllardır mutluluk peşinde koşanların takip ettiği, felsefesini benimseye çalıştığı bir adam. Kaos ortasında iç huzuru bulmak isteyenler için birebirmiş. Bize en çok bu lazım sanırım.

http://www.pandora.com.tr/urun/mutluluk-sanati/110376

Matthieu Ricard – Mutluluğa Övgü

mutluluğa övgü

Filozof bir babanın oğlu olan Matthieu Ricard moleküler biyoloji doktorasını tamamladıktan sonra Himalayalar’a yerleşen ve hayatını bir keşiş olarak devam ettiren bir adam. İçindeki bilim adamını tamamen bir kenara itmeyip, meditasyonun nörolojik etkilerini de inceledi. Bu kitabın hayli ilginç olduğunu düşündüğümden sanırım önceliği buna vereceğim. Yazarın bir de TED konuşması var ki onu da kaçırmayın derim.

http://www.pandora.com.tr/urun/mutluluga-ovgu/148908

Gretchen Rubin – Mutluluk Projesi

Gretchen Rubin

New York Magazine yazarı Gretchen Rubin’in yaşadığı bir epifaniden yola çıkarak yazdığı, hayli eğlenceli olduğu söylenilen bir kitap Mutluluk Projesi. April Yayınevi’nin kitap tanıtımı ise şöyle;
Kitap mutlu olmak için birçok nedeni olan ancak yine de melankoli, güvensizlik, halsizlik ve suçluluk duygularından bir türlü sıyrılamayan Gretchenin on iki aya yaydığı projesinin bir dökümü niteliğinde. Herşey Gretchenin bir gün otobüsün bulanık penceresinden dışarıyı izlerken, bir yandan şemsiyesini kapatmaya çalışan, bir yandan kulağında telefon, bebek arabasını idare eden kendi yaşlarında bir kadını görmesiyle başlıyor. “İşte ben,” diye düşünüyor o an Gretchen, “bu benim ve artık böyle olmak istemiyorum.”

http://www.pandora.com.tr/urun/mutluluk-projesi-cep-boy/281317

Jonathan Haidt – The Happiness Hypothesis

mutluluk

Son olarak, tüm dünyayı kasıp kavuran ve mutluluk dendiğinde akla gelen ilk kitap Jonathan Haidt’in The Happiness Hypothesis adlı kitabı. Sonunda yazarın bu kitabı dilimize çevrildi, okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Psikoloji profesörü Haidt, Plato’dan İsa ve Buda’ya kadar geçmiş düşünürlerce keşfedilen on mutluluk teorisini araştırıyor ve birçok ortak nokta görüyor. Bu teorileri de modern psikoloji ile birlikte inceliyor ve bu kitap çıkıyor ortaya. Bunun da hayli keyifli olacağını düşünüyorum.

http://www.pandora.com.tr/urun/mutluluk-varsayimi-modern-gercekligi-kadim-bilgelikte-bulmak/355739

 

Var mı sizin de önerileriniz?

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • E-posta
  • Yazdır

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

Güzel bir kitap değişim platformu

05 Perşembe Haz 2014

Posted by dean in Site tanıtımı

≈ 2 Yorum

Etiketler

kitap bağış, kitap değişim, kitap takas, kitapbu.org

www.kitapbu.org

“kitap bu, rafta kalmamalı” diyerek yola çıkmış kurucuları. Fazla söze ne hacet?

twitter hesabı;

https://twitter.com/kitapbu

radikal teknolog röportajı;

http://teknolog.radikal.com.tr/…ormu-kitapbu-org-2/

Dilediğiniz kadar kitap gönderip alabileceğiniz şahane bir kitap değişim platformu, bir nevi online kütüphane gibi birşey. Buraya okumadığınız veya başkalarınında faydalanmasını istediğiniz kitaplarınızı gönderiyorsunuz, hesabınıza anında bir kitap kredisi yükleniyor. Bu kredi ile başka bir kitap alabiliyorsunuz , kitabı okudunuz mu veya sıkıldınız mı , beğenmediniz mi ? kitabı gerisin geri yolluyorsunuz ve başka bir kitabı alabiliyorsunuz. Abonelik ücreti gibi bir şey yok. kitap gönder – kitap al olay bu. En geç 3 iş günü içerisinde kitabınızı adresinize gönderiyorlar. Ayrıca bir adet kalem ve kitap ayıracıda hediye ediyorlar.

Şu ana kadarki sorunları;

1. PTT kargo sorunlu olduğu için sadece Yurtiçi kargo ile anlaşılmış. Bu yüzden kargo oldukça pahalıya geliyor kitapları gönderirken. Bu konuda birşeyler yapılmalı, özel kampanya ya da indirim kodları gibisinden…

2. Kredi ile seçilebilecek kitaplar oldukça sınırlı ve yetersiz şu an itibariyle, gönderdiğiniz kitaplara karşılık iyi kitaplar bulma şansınız az… Site yayıldıkça ve anlaşmalı kitapçıları çoğaldıkça bu sorun ortadan kalkacaktır diye düşünüyorum…

 

  • Tweet
  • Tumblr' da Paylaş
  • E-posta
  • Yazdır

Bunu beğen:

Beğen Yükleniyor...

RSS Takibi

RSS Feed RSS - Yazılar

Blogumu takip etmek ve yeni iletilerin e-mailinize gelmesi için lütfen e-mail adresinizi giriniz!

En Son Yazılar

  • Boykot ediyoruz!!! Boykot listesi
  • Şiirim: Bir gün daha
  • Tavsiyelerimi dinleme oğlum!
  • Anket şirketleri
  • Olağanüstü şartlara geçiş yapmalıyız!
  • Şiir: İSTANBUL
  • Kuran’a göre uzayda yaşam var mı?
  • Hesaplaşmadan helalleşme olmaz!
  • Oyunu seven saysın!
  • Araç tutması hakkında bilmeniz gerekenler

Kategoriler

  • Analiz (140)
  • Eğlence (65)
  • Hayatın içinden (119)
  • Internet dünyası (91)
  • Kariyer (11)
  • Pazarlama (39)
  • Seyahat (25)
  • Sinema (39)
  • Site tanıtımı (41)

Arşiv

  • Kasım 2016 (1)
  • Haziran 2016 (1)
  • Ocak 2016 (1)
  • Ekim 2015 (1)
  • Ağustos 2015 (2)
  • Temmuz 2015 (1)
  • Haziran 2015 (1)
  • Mayıs 2015 (1)
  • Nisan 2015 (1)
  • Şubat 2015 (4)
  • Ocak 2015 (9)
  • Aralık 2014 (4)
  • Kasım 2014 (18)
  • Ekim 2014 (1)
  • Eylül 2014 (2)
  • Ağustos 2014 (1)
  • Temmuz 2014 (1)
  • Haziran 2014 (7)
  • Nisan 2014 (8)
  • Mart 2014 (7)
  • Şubat 2014 (5)
  • Ocak 2014 (11)
  • Aralık 2013 (10)
  • Kasım 2013 (22)
  • Ekim 2013 (7)
  • Eylül 2013 (11)
  • Temmuz 2013 (41)
  • Haziran 2013 (11)
  • Mayıs 2013 (22)
  • Nisan 2013 (78)
  • Mart 2013 (58)
  • Şubat 2013 (51)

Takvim

Haziran 2014
P S Ç P C C P
« Nis   Tem »
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
30  

Popüler yazılar

  • Osmanlı'nın kaybettiği savaşlar ve topraklar
  • Tarihten günümüze icatlar ve buluşlar
  • GERÇEK İSLAM BUDUR! OKUYUN, PAYLAŞIN!!!
  • İngilizce ve Türkçe örnek iş planları
  • Kitap incelemesi: Dorian Gray'in Portresi
  • Film önerilerim: IMDB top 250'den 45 seçkin film
  • Ateizm ve benzeri inançlar
  • Giyenin karakter analizini ortaya koyan 25 ayakkabı
  • Ne varsa eskilerde var :) Eski bir tapınak yazıtından!
  • Kitap incelemesi: Nutuk

Beğendiğim Bloglar

  • OitheBlog
  • Gezi Rehberi
  • Adamlar Yapıyor
  • Çelebi Alper – Seyahat Özgürlüktür – Gezi Rehberi
  • 22dakika.org

Konuklarım:)

  • 838,105
Reklamlar

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

OitheBlog

Biz gezmeyi çok iyi biliriz.

Gezi Rehberi

Adamlar Yapıyor

Onlar yapıyor da biz patlıcan mıyız?

Çelebi Alper – Seyahat Özgürlüktür – Gezi Rehberi

Laugh as much as you breathe and love as long as you live. Nefes aldığın sürece gül ve yaşadığın sürece sev/aşık ol.

22dakika.org

Hayatın anlamını dizilerde arayanların sitesi

loading Vazgeç
Yazı gönderilemedi - e-posta adreslerinizi kontrol edin!
E-posta kontrolü başarısız oldu, lütfen bir daha deneyin.
Üzgünüm, blogunuz yazıları e-posta ile paylaşamıyor.
Vazgeç
%d blogcu bunu beğendi: